6 Aralık 2012 Perşembe
AŞK GERÇEKTİR
Aşkı aşk gibi yaşamanın gereksiz, saçma, demode kabul edildiği ve hala inatla aşk yaşamaya çalışanların tuhaf karşılandığı bir çağda yaşıyoruz sevgili okur. Çabuk çabuk aşık olmak, çabuk çabuk ilişki yaşamak, çabuk çabuk ayrılmak makbûl bu aralar.
Tüketim toplumu olmanın hakkını bu kadar vermek bir görev adeta. Ne kadar çok tüketirsen o kadar çok medenisin. Acıları, özlemleri, umutları, mutlulukları... Saygı duymak gereksiz, özlemek anlamsız, aşık olmak saçma artık...
Bu 'medeni' halleri yaşamayı kayıtsız, şartsız kabul edenler her geçen gün hızla çoğalsa da inadına 'medeni'leşmeyenler de yok değil çok şükür. Onlar, kaybolmak istemeyenler bu aceleci dünyada.
İşte kaybolmayanlardan bir öykü... Sıcak, samimi, gerçek...
Yazın son günlerinde bir kadın, bir masada çayını yudumlamaktadır. Dalgındır, denize çevirmiştir gözlerini. Belli ki çok şey vardır aklını kurcalayan. Etrafında gün akıp gitmektedir de ona dokunmamaktadır sanki zaman.
Başka bir masada bir adam kadına çevirmiştir gözlerini. Kadının kendisini fark etmediğinden emin, kahvesini içmektedir. Kadının daldığı yerlere gitmek ister, baktığı yerde ne gördüğünü anlar gibi...
Yaz bitene kadar kadın ve adam aynı yerde, aynı masada otururlar her gün. Kadın çayını içer, adam kahvesini... Kadın denize bakar, adam kadına...
Bir akşamüstü kadın aynı masada bir arkadaşıyla sohbet etmektedir. Birkaç fotoğraf çekmiştir o gün, fotoğrafları göstermek ister arkadaşına. Arkadaşı da bir fotoğraf ister, çeker kadın. O anda arka masada bir adam görür. Önündeki kağıda bir şeyler yazmaktadır adam. Onun da fotoğrafını çeker kadın. Nedenini bilmez ama çeker işte. Eve gider, makinesini eline alır, fotoğraflara bakar. Adamı görür bir karede. Anlayamadığı bir hisle kalkar yerinden, evden çıkar ve bir fotoğrafçıya gider. O fotoğrafı bastırır. Elinde fotoğrafla deniz kenarına gider. Adam aynı masada oturmaktadır. Yanına yaklaşır, adama fotoğrafı verir ve eve döner.
Yaz biter kadın devam eder kaldığı yerden hayata. Ufak ufak şeyler değişir zamanla. Hayat akar, kadın yaşar. Çalışır, yemek yer, uyur...
Yaz biter. Adam devam eder kaldığı yerden hayata. Ufak tefek şeyler değişir zamanla. Hayat akar, adam yaşar. Çalışır, yemek yer, uyur… Ancak uyku artık daha davetkârdır. Çünkü denize bakan kadın, fotoğrafın üzerindeki parmak izleriyle her gece ona eşlik etmektedir. Ve o parmak izleri, gözler kapandığında adama sahibini getirmektedir.
Aradan dört yıl geçer. Dört yaz… Her yaz geldiğinde adam aynı masaya oturur, aynı denize bakar, aynı kadını bekler. Fakat her geçen yaz biraz daha anlar ki; parmak izlerinin sahibi artık başka bir masada, başka bir denize bakmaktadır.
Sonbahar gelmiştir yeniden. Kadın bir akşam denize bakmak ister yeniden. Çay içmek aynı masada… Gider, oturur masasına. Bir fincan çay söyler ve uzaklara dalar yine, dört yıl önce her gün yaptığı gibi. İyi gelir ona deniz. Sonsuz mavilik ruhunu aydınlatır. Taze ve derin bir nefes alır. Eve gitmek istemez canı o akşam. Sinemaya gitmeye karar verir. Bir aşk filmine bilet almaya niyetlenir, vazgeçer sonra. Aşk güzel şeydir elbet, daha anlamlı kılar her şeyi. Fakat o büyüye uzun zamandır çok uzak olan bir kadının başkalarının aşkını izlemesi can yakmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bir gerilim filmine karar verir hiç sevmediği halde. Salona girer, koltuğuna oturur, yanındaki boş koltuğa çantasını bırakır. Birkaç dakika sonra boş koltuğun sahibi gelir, kadın çantasına uzanır ve başını kaldırır teşekkür eden adama cevap vermek için. Zihni bulanır bir anda. Karşısındaki yüz tanıdıktır bir yerlerden. Adam gülümsemektedir şaşkın bakışlarla. Hatırlar kadın dört yıl önce çektiği fotoğrafın sahibini. Öylece bakarlar birbirlerine. Adam inanamaz bunun gerçek olduğuna. “Lütfen” der kadına, “Lütfen çıkalım buradan, anlatacak o kadar çok şey var ki…” Çıkarlar salondan. Deniz kenarına giderler birlikte. Kadının masasına otururlar. Kadın çay söyler, adam kahve… Aynı denize, aynı masada bakmaktadırlar bu kez. Saatlerce konuşurlar. Adam anlattıkça geçen dört yılı, kadının ruhunda bir şeyler yerine oturmaktadır. Anlar ki içindeki o koca boşluk dolmaktadır artık. Anlar ki aşk bir filmde izlenmek için değil, kalbine yerleşmek için beklemiştir bunca zaman.
Ve aşk, tüm ihtişamıyla onlarındır artık. Ne kadar engel çıktıysa önlerine hepsini tek tek aşmıştır sabırla. Çünkü aşk, onu yürekten isteyenlerin kalbinde huzur bulur ancak. O kalpleri bulduğunda da, tüm varlığıyla emanet eder kendini. Gerçektir o, yaşanmaya en değer şeydir. Yeter ki doğru kalplerde yeşerebilsin…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder